Bir çiçek daha soldu, güneş tekrar battı, denizler çekildi ve yıldızlar söndü. Bir kalbin kırılmasıyla bir dünya da kıyamet koptu. Kabe 40 kere yıkıldı, isyan çıktı, evren yıkıldı. Hiçbir yüz kızarmadı, kimse boynunu eğmedi, bir masumun kalbi yandı kimse suçunu kabul etmedi. Mahkeme kurulmadı yargıç rüşvet aldı, adaletin terazisi şaştı.
Adalet öldürüldü cinayet değil intihar denildi.
Kimse kimsenin sesini duymadı. Zalim mazlumun sesini kesti dilsiz dediler. Gören gözler köreldi, vicdanlar kurudu.
Köprüler yıkıldı insanlığın evi merhamet, sular altında kaldı. Şehirler yıkıldı, dünya harap oldu kimse duymadı. Oysa mazlumun tek gözyaşı sel olur yıkar hepimizi. Bir ahı kasırga olur eser üzerimize.
Kimse korkmuyor mu bu ahtan ?
Kimsenin nefesini kesmiyor mu mazlumun sessiz çığlıkları ?
Kimse duymuyorsa bu sesleri ya herkes mazlum ve duyacak kimse yok ya da herkes zalim ve bütün mazlumların sesini kesip yolladılar karanlığa. O karanlık doldu ve taşdı. Taşan karanlık damladı üzerimize. Merhametle kutsanmış bizler azaba mahkum edildik.
Suçumuz du bizim susmak.
Ve yargıç kesti cezayı : Madem kapatıyorsunuz gözlerinizi o halde kapıyorum gönül gözlerinizi. Karanlığa sürgün edilmiş her ses biraz daha taşıracak karanlığı ve taşan her karanlık damlaları kalplerinizi kirletecek size kendi karanlığınızda boğulma cezası veriyorum.
İtiraz etmedik hiçbirimiz zira bozuk saat doğruyu göstermiş hak hakkına teslim edilmişti.